Yapı kavramını bir eylem olarak ele alan bir tanım şu şekilde yapılabilir: “Yapı eylemi, istenen herhangi bir amaca uygun biçimi ve bu biçimi ayakta tutacak strüktürü, amaca uygun bir malzeme ile yapım tekniğinin olanakları içinde gerçekleştirmektir. İnsan eliyle yaratılan fiziksel çevre yukarıda açıklanan etkinlikleri kapsayan bir yapıcılığın sonunda ortaya çıkar. Yapı eylemi ‘mimarlık’ denilen sanatsal etkinliğin temel ilkelerini de içerir.
“Yapı” kavramını bir eylem olarak değil de inşa edilecek bir mimari ürün olarak ele alan yaklaşımlardan biri şu şekildedir: “Canlıların beslenmek ve barınmak gibi doğal gereksinmelerini karşılamak üzere, çeşitli yapı gereçleri ve yapım teknikleri de uygulanarak oluşturulan; yer üstü, yer altı ve su tesislerine yapı denir.” İnsan eylemlerine cevap veren bir yapay ortam olarak yapılan bir tanımda ise yapıyı tamamlayan, tasarım ve uygulamayı sonuçlandıran, bir uğraş adamı olarak mimarı tariflendirmekte ve mimarın yapının karmaşıklığı, büyüklüğü ve yapılma amacı ile orantılı bir şekilde diğer uzmanlarla ilişki kuran kişi olarak ortaya koymaktadır.
Çeşitli yapı elemanlarının ve/veya bileşenlerinin çeşitli yöntemlerle bir araya getirilmesiyle oluşan, mekan tanımlayan, en azından belirli bir işlevi üstlenmiş olan büyük yapı parçalarına yapı elemanı denir. Yapı elemanları çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde sınıflandırılmış olmasına rağmen yaygın olarak yapılan sınıflandırmada beş başlık altında verilmektedir; dış duvarlar, döşemeler, düşey dolaşım sistemleri, doğramalar ve çatılar. Sayılan bu beş başlığın haricinde taşıyıcı, mekanik ve elektrik sistemlere ait elemanlar da yapı elemanları başlığı altında incelenebilir.
Gündelik yaşamda “ayrıntı” anlamına gelen detay kelimesi, mimarlıkta, bir yapının her noktasının yapısal düzeni, anlamındadır. Dolayısıyla mimari ürünü oluşturan her yapı elemanı bir detaydır ve yapısal anlamda düzenlenmelidir.
Mimarın aklındaki fikrin uygulanarak mimari objeye dönüşebilmesi için fikrin kavramsal düzeyde detaylandırılması ve bu kavramsal detaylandırmanın uygulamacıları açıklanabilmesi için bir dil ile anlatılması gerekmektedir. Bu dil mimarlık genellikle mimari çizimler olmaktadır. Mimari tasarımın derinlemesine düşünülmüş son halinin uygulamacılara aktarılabilmesi için oluşturulan çizimlere uygulama projesi denilmektedir.
“Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarım” kavramı günümüzde tam olarak tanımlanmamış ve konu ile ilgilenen uzmanlar net bir tanım yapmamıştır. Bununla beraber “Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarım” kapsamında çalışan uzmanlar çalışmalarında “Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarımı” dolaylı olarak açıklamışlardır.
Osamu Wakita’nın “Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarım”a ilişkin görüşleri şu şekilde özetlenebilir: Ahşap, betonarme ve çelikten veya bunların karması olarak yapılan bütün binaların inşa yöntemi bu elemanlarının bir araya gelişlerini gösteren detay çizimleri tarafından tanımlanır. Mimari veya strüktürel detay; bir malzemenin başka bir malzemeye bağlanma şeklini grafik olarak gösteren bir çizimdir. Belirli bir binanın uygulanmasında şüpheye yer vermeyecek kadar çok detay çiziminin olması gerekmektedir ve bu detaylar binadaki farklı unsurların tüm birleşim şekillerini gösterir nitelikte olmalıdır. Binaların inşa edilebilmeleri için gerekli olan çizimler; mimari çizimler ve detaylar, strüktürel çizimler ve detaylar, mekanik ve elektrik çizimler ve detaylar, peyzaj çizimleri ve detayları olarak tanımlanabilir.
Edward Allen ise “Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarım” hakkında şunları söylemiştir: Mimari fikirden uygulamaya kadar geçen sürede mimar tasarım yapar ve bu tasarımları anlatır nitelikte birçok çizim yapar. Bu çizimler mimari ürünü oluşturan elemanları tek tek anlatmanın yanında bunların bir araya gelişlerini de gösterir. Mimarın nasıl olup da bu detayların işe yarayacağını ve istenilen performansları sergileyeceğini, binayı oluşturan tüm elemanların rahatça ve ekonomik olarak bir araya gelebileceğini, suyun binanın içine girmeyeceğini, binanın rahatça ısıtılıp soğutulabileceğini, tüm detayların bir araya geldiklerinde nasıl görüneceklerini, binanın yaşlandığı zaman da öngörülen süre için istenilen performansları sergileyebileceği ve ilerleyen yıllarda da iyi görüneceğini bildiği sorularından hareket eden Allen, Mimar hakkında bunun gibi daha birçok soru sormanın mümkün olabileceğini belirtmektedir. Deneyimli bir mimarın sözü geçen sorulardan hiçbirini şansa bırakmayacak ve her detayın inşaat sahasında en doğru bir şekilde uygulamasını sağlayacak şekilde detay çizimlerini yapması gerektiğini Allen belirtmektedir. Bu detay çizimlerinden birçoğunun yüzlerce yıllar boyunca gelişip sorunsuz bir şekilde işlediği zamanla anlaşılmış detay modellerine (detail patterns) göre yapıldığını söyleyen Allen, bu detay modellerinin birçoğunun bilimsel deneylerle de kanıtlanmış olduğunu ve detay modellerinin tüm başarılı binaların detaylarındaki temel parçalar olduğunu eklemiştir.
“Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarım”ı tariflendirmenin bir diğer yolu ise yapıların (yapı elemanlarının) entegrasyonu kavramı üzerinden yapılabilir. Kavramı irdelemeden önce kavramı oluşturan kelimelerin anlamlarını inceleyecek olursak:
‘Entegrasyon ’ kelimesi Fransızca ‘intégration’ kelimesinden gelmektedir ve ‘bütünleme, bütünleşme, birleşme’ anlamındadır. ‘ Yapı ’ kelimesi ise; barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina; yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat; yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme; canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü; bünye, strüktür, bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür gibi anlamlara; ayrıca Felsefe’de ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün ve Sosyoloji’de parçaları ve öğeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür anlamlarına gelmektedir. Yapı elemanı ise bir yapının bütünü içinde yer alan ve özel bir görev üstlenen öğeler olarak tanımlanmaktadır.
O halde ‘ yapıların entegrasyonu ‘ kavramını, bir yapının bütünü içinde yer alan ve özel bir görev üstlenen ögelerin bütünleşerek bir sistem oluşturması olarak tanımlamak yerinde olacaktır. Leonard R. Bachman’a göre teorik olarak, bir binayı oluşturan tüm yapı elemanlarını ayrı ayrı düşünüp, tasarlayarak bir bina tasarlanması ve inşa edilmesi mümkündür. Ancak Bachman’a göre birçok mimar, mimari tasarıma böyle bir yaklaşımla yaklaşmayı kabul etmeyecektir çünkü mimari uyum, mimari estetik ve böyle bir tasarım yapma yönteminin pratikliği olamaz. Mimarlar tasarımlarına yukarıda anlatılan yöntemin aksine, tasarımın bitmiş hatta uygulanmış halinden başlayıp, yapı elemanlarına ve detaylara doğru ilerleyerek tasarlama yöntemini kullanırlar. Bu yöntemle tasarlanan binayı oluşturan tüm yapı elemanlarının birlikte çalışmasını ve fonksiyonların düzgün işlemesini sağlamayı amaçlamaktadırlar. Bu noktada tasarımcının tasarım yapma sınırlarını çizmesi gerekmektedir. Bu sınırlar aynı zamanda, yapı elemanlarının birbirleriyle olan ilişkilerinin nerede başlayıp nerede bittiği, bahsedilen yöntemi uygulayabilmek için nasıl bir düşünce yapısına sahip olmak gereklidir gibi soruların da cevabıdır. Mimari tasarımlardaki uyumu 3 başlık altında toparlanabilir: fiziksel bütünleme, görsel bütünleme, performansları bütünleme. Yapı elemanları binaların içinde yer işgal ederler ve yapı elemanlarıyla kaybedilen her yer binanın asıl tasarım amacından çalmaktadır. Bu nedenle yapı elemanlarının en uygun, en az yer işgal edecek şekilde bir araya getirilmesi, hatta farklı amaca hizmet eden yapı elemanları olabiliyorsa iç içe geçmiş bir şekilde tasarlanması gerekmektedir. Yapı elemanları birleşerek binanın imajını oluşturmaktadırlar. Bu binanın makro ölçekten mikro ölçeğe kadar her noktası için geçerlidir. Kimi tasarımlarda binanın genel görüntüsündeki uyum için gerekli olan bir eleman binadaki teknik gereksinmeleri yerleştirmek için de iyi bir fırsat olabilir. Fiziksel bütünleme paylaşılan alan, görsel bütünleme paylaşılan imaj ise performansların bütünlemesi de paylaşılan fonksiyonlar gibi bir tanımla anılmalıdır. Örneğin bir perde duvar hem taşıyıcı bir elemandır hem de dış ve içi ayıran bir kabuk elemanıdır, yani iki kolon bir kiriş ve bir dış duvarı bünyesinde birleştirmiştir. Mimari tasarımlardaki bütünleştirmeler üzerine yazılan bu cümlelerden sonra şunu da belirtmek gerekir ki tasarımların çoğunda bütünlemeler bahsedilen 3 bütünlemeye de girmeyebilir, zaten yapılan bütünlemelerin hepsini adlandırmak da pek anlamlı olmayacaktır. Bu noktada bütünlemelerin bütünlemesi gibi bir başka tanımdan da söz edilebilir. Mimari tasarımlarda yapılması gereken şey, binadan beklenen performansları gerçekleştirebilmesi için gerekli olan yapı elemanlarını aynı anda birden çok performansı yerine getirecek şekilde tasarlayıp, birçok noktada tasarımcıya avantaj kazandırmaktır. Binaların onlardan beklenen performansları en iyi şekilde karşılayacak şekilde tasarlanması, her bina için gerekli olan ve her tasarımcının da ulaşmak istediği hedeftir ancak bu yine de mimarlığın tam anlamı, mimarın ulaşmak istediği tek hedef değildir, olmamalıdır. Bunlar mimari bir tasarımın elle tutulabilir parçaları olarak tanımlanırsa, binanın elle tutulamayan, binanın ruhu olarak tabir edilebilecek şey de mimari tasarımdır. Sanatçılar, mühendisler, bilim adamları ya da zanaatçıların aksine mimarların çok farklı bir konumu vardır çünkü mimar hem hepsinden biraz olmak zorundadır hem de hepsinden farklıdır. Mimarlar hem dünyadaki açlık sorunu hem de menteşeler hakkında bilgi sahibi olması gereken insanlardır. Bu göreviyle de mimarlar her zaman takım lideri konumunu üstlenmişlerdir. Ortaçağdaki mimarlık ihtiyaçlarıyla şimdiki oldukça değişmiştir ve binalardan beklentilerimiz çok daha belirli hale gelmiştir, bu da mimarlığı tam manasıyla uzmanlık gerektiren, en tepe noktaya çıkartmıştır.
Stephan Emmitt “Specifying Building” adlı kitabında mimari şartnameleri tartışmıştır. Şartnameler “Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarımı” oluşturan yapı taşlarından biridir. Emmitt mimari çizimleri binalardaki yapı elemanlarını oluşturan malzemelerin ve bu malzemelerin sonuçta birbirleriyle ne şekilde birleştirildiğinin anlatıldığı araçlar olarak tarif ederken, işçilik, kullanılan malzemeler ve malzemelerin ne şekilde bir araya getirileceğinin tarif edildiği araçları şartnameler olarak tariflendirmiştir. Emmitt mimari tasarım sürecinde tasarımcının önündeki en öncelikli problemin önceliklerin verilmesi olduğunu ve bu önceliklerin projeden projeye değişen niteliklerde olduğunu belirtmiştir. Emmit’e göre mimari tasarım sürecindeki öncelikler sadece konsept ile ilgili bir problem değildir, bir malzemenin üzerine gelecek başka bir malzemenin seçimi onların yanındaki üçüncü malzemeyi de etkileyecektir ve hiçbir mimari bileşen tek başına düşünülemez çünkü bina bir bütün olarak işleyen bir sistemdir. Detaylandırma konusunda ise Emmitt’in yaptığı tanım, tecrübe ve bilginin bir çok dış etkenle etkilenip geniş bir kaynak havuzundan alınması ve aynı zamanda bir konunun doğru çözümünün belirli etkenler, çevre, zaman, işverenin yararı gözetilerek kısıtlı kaynaklar ve yaratıcılıkla bulunmasıdır. Emmitt binaların kalitelerini belirleyen faktörleri şu şekilde sıralamıştır; tasarım ve yapım ekipleri arasındaki ilişki, bilgi toplama aşamasını verimli bir şekilde tamamlamak, tasarım ve karar verme mekanizmasının verimli bir şekilde kullanılması, tasarımcıdan tasarımı bütünleyen/toparlayan/birleştiren elemana verimli bir bilgi akışı, bütünleme çalışmasının verimli yapılması ve finansal kısıtlamalar. Mimari tasarım sürecinin alt parçalarının bir bölümünün mimarlık ofisi dışında yapılması konusunda ise Emmitt, tasarım ofislerinin yapacakları işin bir bölümü için ofis içinde uzman barındırmak yerine bu tip işleri ofis dışındaki uzmanlara ihale etmenin faydalarını keşfettiklerini, bu nedenle mimari tasarım sürecinin alt süreçleri üzerinde uzmanlaşan uzmanların ortaya çıktığını anlatmaktadır.
Mimarlığı sorun anlama ve çözme eylemi olarak tariflendirilen tanım, mimari ürün oluşturmanın her aşaması için geçerli olabilecek bir yapıdadır. Ön-proje aşamasından, uygulama projesinin çizilen son detayına kadar her aşamada mimarın önüne bir dizi sorun gelmekte, mimar da bu sorunları çeşitli ölçütlere göre sonuçlara ulaştırmaktadır. Örneğin mimari tasarımın ilk aşamasında; mal sahibinin istekleri, topografya, güneşe, rüzgâra göre konum gibi sorunları çözmeye uğraşan mimar ilerleyen aşamalarda, taşıyıcılık, yapı elemanlarından beklenen performanslar gibi sorunlarla ilgilenmektedir. Bu işlerin ilk anda bulunacak bir doğru yolu yoktur. Mimar, olabilecek birçok doğruyu tahmin edip, en uygun doğruyu bulmaya çalışan insandır, denilebilir. Bir mimari tasarımın ön-proje aşamasını düşünürsek; nasıl güneşe göre konumlanmanın birçok doğru şekli varsa ve mimarın yaptığı seçim mimari tasarımın bir bölümü oluyorsa, iki yapı elemanın birleşim şeklinin de birçok doğru yolu vardır. Mimar bu doğru yollar arasından bir seçim yapmaktadır, işte mimarın yaptığı bu seçim de mimari tasarım sürecinin bir bölümünü oluşturmaktadır ve bu bölüm “Uygulamaya Yönelik Ayrıntıda Tasarım” olarak adlandırılabilir.
Yedigün Digital
E-Mail : info@yedigun.com
Reklam : reklam@yedigun.com
© Copyright 2015 Yedigün Digital Her Hakkı Saklıdır.
Web Tasarım AnkaPlus