Eşyalar, insanlar tarafından kendisine hizmet etmesi için yaratılmıştır. Bu yüzden boyutları insan ölçülerine uygundur. İnsan uzuvları yıllardan beri ölçü birimlerinin temelini oluşturmuştur.
Bugün bile bir eşyanın ebadından bahsedilirken "Şu kadar adam boyunda", "Şu kadar arşın uzunluğunda", "Şu kadar ayak geniş" veya "Şu kadar baş büyüklüğünde" dendiği zaman daha iyi algılamaktayız.
Bunlar, alıştığımız, bizlere olağan gelen kavramlardır. Fakat metre ölçüsü tüm bu kavramlara bir son getirmiştir. Bu yüzden metre ölçeğinden yola çıkarak olabildiğince gerçekçi bir şekilde tasavvur etmeye çalışmalıyız. Aynı şeyi yaşadıkları yapıyı, mekanları, planlarına mesnet olmak üzere ölçerken yapı sahipleri de yaparlar.
İnşaat yapmayı öğrenen herkes, odaların büyüklüğünü ve içindeki nesneyi en iyi biçimde gözünde canlandırmalı ve kendini bu konuda geliştirmelidir. Bu kişiler, ancak bu sayede, verilen her çizgi ve ölçüde tasarlanan mobilyanın, odanın ya da yapının büyüklüğünü canlandırabilirler.
Gerçekte veya resimde nesnenin yanında bir insan gördüğümüzde o nesnenin büyüklüğü hakkında hemen doğru bir fikre sahip oluruz. Dergilerimizde ise, çoğunlukla, yapı ve oda resimlerinin yanında insan göremeyiz, bu durum, çağımızın tipik bir göstergesidir.
Sadece resimleri görüldüğünde ise yapıların büyüklükleri hakkında çoğu zaman yanlış fikir edinilmekte ve gerçekte yapının aslında ne kadar farklı, çoğunlukla küçük olduğuna şaşılmaktadır.
Öte yandan, tasarımcılar, farklı ve rastlantısal ölçümler kullandıkları ve tek doğru olan insan ölçüsünü kullanmadıkları için yapılar arasında sıkça rastlanılan ilişkisizlik söz konusudur. Bunun değişmesi için tasarımcı çoğunlukla düşünülmeden benimsenen ölçülerin nasıl oluştuğu hakkında aydınlatılmalıdır.
Tasarımcı, tam olarak gelişmiş insanın uzuvları arasındaki oranları ve insanın değişik konumlarda kapladığı alanı bilmek zorundadır. Tasarımcı, insanın çevresinde bulunan araç-gereç, kıyafet v.b.'nin ölçülerini, bunları doğru olarak tasarlayabilmesi için tam olarak bilmek zorundadır.
Tasarımcının, yer kaybını ortadan kaldırabilmesi için mutfak, yemek odası, kütüphane, v.b. mekanlarda mobilyalar arasında gerekli mesafeleri tam olarak bilmesi gerekmektedir. Tasarımcı; insanın bulunduğu mekanda rahat etmesi ve işlerini kolayca yapabilmesi için mobilyaların amacına uygun döşenme şeklini bilmelidir.
Sonuç olarak; tasarımcı, her gün içinde seyahat ettiği tren, tramvay, otomobil v.b.'nin en küçük alanlarını da bilmek zorundadır. Tasarımcı bu tipik dar alanlar hakkında kesin bir fikre sahiptir ve bunlar aracılığıyla diğer alan ölçümlerini de yönlendirmektedir.
Ancak insan sadece belli bir alana ihtiyacı olan biyolojik bir varlık değildir. Duyguları da dikkate alınmalıdır. Bir odanın ölçülmesi, bölünmesi, boyanması, aydınlanması, girişi ve dekorasyonu, algılanması açısından büyük anlam taşımaktadır.
Bütün bu düşünce ve görüşlerden yola çıkarak 1926 senesinde, çok yönlü pratik ve teorik bilgileri sistemli olarak toplamaya başladım. Bu bilgiler ışığında, yapı boyutlandırmasında insanın temel ölçü alınması ve yapı elemanlarının da buna göre oranlamasını anlatan elinizdeki "Yapı Tasarım Bilgisi" kitabı oluşturuldu. Bu kitapta ilk kez bir çok soru araştırıldı, oluşturuldu ve karşılıklı tanıtıldı.
Kitaptaki tasvirler en ince ayrıntıyı dikkate almakta ve mümkün olduğunca çizimlerle tamamlanmaktadır. Bu sayede, yaratıcı mimari tasarım için gerekli olan belgelere planlı olarak düzenlenmiş kısa ve bağıntılı bir biçimde çeşitli kitapları karıştırmadan ya da diğer bitmiş yapıların dokümanlarını araştırmadan ulaşılabilmektedir. Amaç, konunun sadece özünü, temel bilgileri vermek, ayrıntılı yapıları ise sadece çok gerekli olduğunda belirtmektir.
Temel standartlar dışında her proje farklıdır ve her proje mimar tarafından yeniden araştırılmalı, elden geçirilmeli ve tekrar oluşturulmalıdır.
Ancak böylelikle, zaman içerisinde belli bir ilerleme kaydedilebilir. Buna karşılık gerçekleştirilmiş projeler en azından kesin fikirler vermeleri bakımından kolaylıkla öykünmeye yol açabilir, benzer bir işte çalışan bir mimar kendini bu durumdan çok zor alabilir.
Yaratıcı mimar ancak kendisine gerekli bilgiyi alıyorsa, yaratıcı gücünü kullanarak ihtiyacı olan her şeyi verilen işe uygun bir biçimde oluşturabilir.
Sonuç olarak şunu belirtmeliyiz ki, adı geçen kısımlar tesadüfi ve herhangi bir dergiden rastgele alınmış bilgiler değildir. Veriler sistematik bir biçimde, yapı görevine uygun bir şekilde literatürden alınmış, iyi ve tanınmış binalarda denenmiş model ile deneylerden elde edilmiştir. Buradaki amaç, pratik bir şekilde çalışan mimarın araştırmalarla zaman geçirmesini önleyerek, görevinin yaratıcı kısmına gerekli zamanı ayırmasını sağlamaktır.
A Zeising'in keşfine dayanılarak oluşturulmuştur. insanın oran ölçüleri hakkındaki en eski ünlü kanun Mephis yakınlarındaki (yaklaşık M.0.3000) piramit alanlarının bir mezar odasında bulunmuştu.
Bilim insanları ve sanatçılar. o zamandan bu güne kadar geçen sürede insanın oran ölçülerini araştırmaktadırlar.
Bizler, bugün Firavun krallığının kanununu, Yunanlıların ve Romalıların Ptolomen zamanı kanununu, uzun süre norm olarak kabul edilen Polikletin kanununu, Albettrnin, Leonardo da Vinci'nin, Michelangelo ve Ortaçağ insanlarının oran çalışmalarını ve özellikle Dürersin dünyaca ünlü yapıtını tanıyoruz. Adı geçen çalışmalarda insan vücudu, baş, yüz ve ayak uzunluklarına göre hesaplanmış, daha sonra bölünüp birbiriyle ilişkilendirilmiş ve genel hayatta esas alınmışlardır.
Bizim çağımıza kadar ayak ve arşın kullanılan ölçülerdi. Bu konuda özellikle Dürer'in çalışmaları çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. İnsanın boyunu temel alan Dürer, bu yüksekliği, aşağıda gösterildiği şekilde kesirlere bölmüştür.
1/2 h = Vücudun kasıktan itibaren yukarı kısmı,
1/4 h = Ayak bileğinden dize kadar bacak uzunluğu ve çeneden göbeğe kadar olan uzunluk,
1/6 h = Ayak uzunluğu,
1/8 h = Tepeden çenenin altına kadar baş uzunluğu, meme başlarının aralığı,
1/10 h = Yüz yüksekliği ve genişliği (kulaklar dahil), El bileğine kadar el uzunluğu
1/12 h = Burun alt köşesi yüksekliğinde yüz genişliği, bacak eni (bilek üzerinden) v.s.
Dürer’in bu kesirli bölme işlemleri 1/40 h'e kadar devam etmektedir. Geçen yüzyılda A. Zeising insan oranlan araştırması ile "altın oranın temellerinin açığa çıkmasını sağlamıştır. Fakat onun çalışmaları yakın zamana kadar ilgi toplamamıştır.
Ancak bu alandaki ünlü araştırması E. Moessel kendi yöntemiyle yaptığı kapsamlı araştırmalarla Zeising'in çalışmasını destekleyince Zeising'in eserinin önemi açığa çıktı. Nihayet Le Corbusier de 1945'ten itibaren, tüm projeler için A. Zeising'in Altın Oran' (Le Modulor) olarak adlandırılan oranlarını kullandı. Ölçüleri: insan yüksekliği :1 .829 m; göbek yüksekliği= 1,130 m v.s.'dir.
Yedigün Digital
E-Mail : info@yedigun.com
Reklam : reklam@yedigun.com
© Copyright 2015 Yedigün Digital Her Hakkı Saklıdır.
Web Tasarım AnkaPlus